Kendini yalnız ve sevilmiyor mu hissediyorsun?
Kendini sevme sanatı programı
Yalnız olmadığını fark etmene;
Kendine şefkat, sevgi ve empati ile yaklaşmana;
Kendini olduğun gibi sevmeyi öğrenmene;
İç sesini dinlemene ve tutkularını keşfetmene;
Ve kendi istediğin hayatı yaratmana ve yaşamaya başlamana yardımcı olur.
Bu programa evet dersen kendinden ve hayattan istediklerini yaşama geçirmen için senin yanında olacağım. Her insan farklıdır ve insan kendini en rahat ettiği şekilde olaylara yaklaşmalıdır. Herkesin odaklanmak istediği alan ve konular da farklıdır, sen hangi alana odaklanmak istiyorsan o konu üzerinde yoğunlaşırken, ben de sana arkadaşlık edeceğim.
Program İngilizce ve Türkçe olarak verilmektedir.
Benim Hikayem
Ben çocukluğumdan beri hep çok hassas bir insandım, hala da öyleyim. Eskiden bu durum vücudumu çok fazla etkilerdi. Yıllar içinde kendimi sevmeyi öğrendikçe, hayatta beni neler mutlu ediyor bunları keşfedip, kendim, bedenim ve duygularımla daha fazla bağlantıda oldum... Hassas tarafımı da sevmeyi öğrendim. Şimdilerde ise hayatımı insanların kendilerini sevmelerine adadım. Çünkü biliyorum ki sevgi her şeyi değiştirebilir.
Kendini sevince her şey daha kolay akmaya başlar
Kendini sevdikçe, kendini ve iç sesini dinlemeye başlar, kendini daha iyi tanımaya başlarsın. Kendi bedeninde rahat olup nefes almaya başlarsın, bedeninde rahat oldukça, duygularını fark etmeye ve onlarla bağlantıya geçmeye başlarsın. Seni neler heyecanlandırıyor? Neler tetikliyor? Neler keyif veriyor? Neler sınırlarını ihlal ediyor? Sağlıklı sınırların var mı? Fark etmeye başlarsın. Bu farkındalıklar, sana seçim yapabildiğini hatırlatır.
Keyifli ve sevgi dolu bir hayat için kendine karşı şefkatli oldukça ve bu bağlantıda seçimler yaptıkça hayat akmaya başlar.
Kendini sevmek aslında sana yeni bir şey öğretmez, çocukluğunda sahip olduğun bilgeliğe ve şefkate seni geri götürür. Kendinle ilişkin sevgi ve şefkatle geliştikçe tüm çevrenle de gelişmeye başlar.
SANA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİM?
İstedikten sonra bu hayatta her şeyi başarabildiğimize inanıyorum. Yeter ki iste ve sana gelsin, sana istediğini getiren güce ister hayat de, ister Allah, istersen de evren, senin içinden, yüreğinden nasıl geliyorsa öyle bir dil kullan.
Eğer sen istersen kendinden ve hayattan istediklerini yaşama geçirmen için senin yanında olacağım. Her insan farklıdır ve insan kendini en rahat ettiği şekilde olaylara yaklaşmalıdır. Herkesin odaklanmak istediği alan ve konular da farklıdır, sen hangi alana odaklanmak istiyorsan o konu üzerinde yoğunlaşırken, ben de sana arkadaşlık edeceğim.
"Kendini sev. Kendini seven insanlar başkalarını ve yaşadığı yeri de barış içinde sevmeyi bilir."
Yeşim Ateşçi
Sen ve Ben dergisinde çıkan söyleşi
Kendini Sevme Sanatı
Didem Elif – Sevgili Yeşim, sen hayatın bu sene bana getirdiği doğum günü hediyemsin. Her şeyin tepetaklak olduğu, yalnızlığı zirvede hissettiğim, ama bir o kadar da kendime ve özellikle duygularıma sahip çıkmaya karar verdiğim, tam da saatin 00.00’ı gösterdiği doğum günüme adım attığım o anda; kulağıma hayat “Yalnız Değilsin” diye fısıldadı sanki senin varlığınla. O yüzden bendeki yerin o kadar kıymetli ki. Söyleşimize başlamadan önce bunu belirtmek istedim. Profesyonel Yaşam Koçluğu yapıyorsun. Ama senin esas olarak kendi tasarladığın ve uyguladığın bir programın var. Adı da Kendini Sevme Sanatı. Bizi de zaten tesadüfen Instagram‘da kendini sevme hashtagleri buluşturdu diyebiliriz. Gerçi ikimiz de tesadüflerin tesadüfen gerçekleştiğine inanmıyoruz ya neyse. Aslına bakarsan kendini sevme işinin bir sanat olduğunu düşünüyordum zaten seninle tanışmadan önce, ama sen yaptığın işi tanımladığında bende çok daha anlamlı bir yer etti. O yüzden neden insanlara verdiğin destek deneyimini kendini sevme sanatı olarak yorumladığını bizimle paylaşır mısın?
Her Birimiz Eşsiz ve Biriciğiz
Yeşim Ateşçi – Sevgili Elif, öncelikle senin kalbine böyle dokunmuş olmak ve hayatın her ikimize getirdikleri, bir yandan beni şaşırtmasa da benim de kalbime dokunuyor. Bu fırsatı bana verdiğin için teşekkür ederim. Bu hayatta, her bir karşılaşmamızın bir nedeni olduğuna inanıyorum, iyi ya da kötü olarak algıladığımız her bir karşılaşma, dokunduğumuz her bir ruh, bizim ruhumuzu genişletmek için bizimle buluşuyor. Sana fısıldarken, Instagram hesabımda başlattığım #100gündekendimisevmek meydan okumasına katılımınla bana da fısıldadı aynı cümleyi; “yalnız değilsin”. Çünkü kendini sevme sanatını tam olarak da bunun için tasarladım. Çocukluğumdan beri yaşadığım pek çok şeyi benim gibi milyonlarca çok hassas genç kız ve kadın yaşıyor bu dünyada. Kendimi severek pek çok hastalığımı iyileştirip artık kaygılarla kendimi hasta ve mutsuz etmemeye başladığım anda ve hassas yapımı bir eksiklik yerine güç olarak kullanmaya başladığım anda, bunu paylaşmam gerektiğine çok güçlü bir şekilde inandım. Çünkü bu bir devrim, ben buna “öz sevgi devrimi” diyorum. İnsanın kendi içinden, ta en derinlerinden, kaynağından başlıyor ve her gün yayılarak artıyor, hatta bir süre sonra çevrene de yayılıyor. O yüzden bu öz sevgi devrimini herkes kendi içinde yaşasın ve kendi yolunu keşfetmesi için 10 adımdan oluşan bir program tasarladım. İsmini de Kendini Sevme Sanatı koydum, çünkü her birimizi eşsiz ve biriciğiz, ben sana kendini nasıl seveceğini anlatamam, her bir adımda senin seçeceğin yöntem sana ait olmalı ki bu sanatı sen kendi yaratıcı kimliğin ile yarat. Çünkü hepimiz bu dünyaya yaratmak için geldik. Özellikle şunu da belirtmek isterim ki yaptığım şey “koçluk” değil, kendini sevme sanatı programı haricinde koçluk da yapıyorum ama bu adından da anlaşıldığı üzere, kendi tasarladığım bir program. Tabi ki program dahilinde de koçluk yapıyorum ama öğrettiğim belirli pratikleri ve adımları olduğu için buna koçluk diyemeyiz.
Didem Elif – Herkesin yolu, yöntemi farklı yani. Dediğim gibi bu bende çok anlamlı bir yer buldu. Çünkü herkesin hayattan etkileşimi çok farklı. Kimi dans ederek kendini hafifletiyor, kimi kitap okuyarak. Buradaki cümlede öznelerden biri seni, biri de beni tanımlıyor mesela. Dans etmeyi sevmediğimi söylemiyorum ama dans etmek benim için bir sürü bileşenin bir araya gelmesiyle vuku bulacak bir şey. O da her zaman değil. Sende ise bambaşka bir yeri var. En azından benim algımda dans etmenin sana çok iyi geldiğine dair bir tanım oluştu. Yanılıyor muyum?
Dans Etmeye Bayılıyorum
Yeşim Ateşçi – Çok haklısın. Dans etmeye bayılıyorum. Küçüklüğümden beri her fırsatta dans ederim. Hiç unutmadığım bir anım var. Babam küçükken bizi hafta sonları restorana götürürdü. Orada da mutlaka bir dansöz çıkardı, normalde çekingen olan ben, hiç kimse bakıyor mu ya da ne diyecek diye çekinmeden en önde alırdım yerimi, dansözün tüm hareketlerini inceler ben de aynı figürleri yapmaya çalışırdım, yapardım da. Durum hiç değişmedi, yine ne zaman sevdiğim bir müzik duysam sahnenin en önünde alırım yerimi ve müziğin ritmiyle bedenimi özgürce hareket ettiririm, çok iyileştirici bir yanı da olduğuna inanıyorum dansın benim için. Dişiliğimi ve özgürlüğümü yaşamama yardımcı ve hayat karşısında sürekli esneyip dengede kalabildiğimi hatırlatıyor bana. Dans ederek sevincimi paylaşırken bazen de öfkemin bedenimden akıp gitmesine izin veriyorum. O yüzden dans hayatımda hep vardır. Ama senin için olmaması çok normal çünkü her ne kadar hayattan benzer tecrübelerden de geçsek, herkesin kendini rahatlatma yöntemi farklıdır, olmalıdır da zaten.